Dövüş sanatları tarihi; M.S. 540 yıllarında halk arasında Bodhidharma,
Çin'de Tamo adıyla tanınan Daruma Taishi adlı
Hintli bir keşişin Çin İmparatorunu
görmek için Hindistan'dan Çin'e aylar süren çetin
seyahati ile başlar. O tarihlerde Çin İmparatoru halkın Budizmi öğrenebilmesi için ülkesindeki Budist keşişlere Budist metinleri, Sanskritçeden Çinceye çevirttiriyordu ve İmparator bu
asil projenin kendisini Nirvana'ya ulaştıracağını düşünüyordu. Daruma ise başkalarının tarafından sizin adınıza yapılan iyiliklerin, sizi hedefinize ulaştırmayacağı düşüncesindeydi, bu yüzden İmparator'dan ayrılarak
|
Daruma Taishi |
Manastır, yanmış bir ormanın kalıntıları içine inşa edilmişti. İmparatorun
bahçıvanları manastırın inşa edildiği tarihlerde ormana yeni ağaçlar da
dikmişlerdi. Bu yüzden manastıra 'Yeni Orman' - Şaolin (Japoncası 'Shorin'dir)
adı verilmişti.
Manastırdaki keşişler tüm gün boyunca masaların üzerine eğilerek Budist
metinlerini kayıt ve tercüme ediyorlardı. Hareketsizlikten bütün eklemlerinde
atrofi oluşmuştu. Fiziksel ve zihinsel olarak o kadar körelmiş ve güçsüz
durumdaydılar ki en basit meditasyon egzersizini dahi yapamıyorlardı. Daruma
onlara vücuttaki ki (içsel enerji) akışını düzenleyen ve fiziksel gücü artıran
bir dizi hareket öğretti. Yoga hareketlerinin hafifletildiği bu hareketlerde
Hindi-Çin ikonografisindeki 18 ana hayvanın (ejder, kaplan, yılan, turna,
maymun, peygamber devesi, leopar vb.) hareketleri esas alınmıştır. Bu hareketler Şaolin
Kung-fu stillerinin ve Çin Kemposunun temelidir.
Şu anda Japon toprakları olan Ryu Kyu adaları Japonya adası, Kore
yarımadası, Çin ve Taiwan'ın arasında; Doğu Çin Denizinin tam ortasındadır. Ryu
Kyu adalarının en büyüğü ve eski Ryu Kyu Krallığının merkezi olan Okinawa Adası
konumundan dolayı yüzyıllar boyunca Doğu Çin Denizindeki deniz ticaretinin
merkezi olmuştur.
|
Okinawalılar çok eskilerden beri Te adını verdikleri el
anlamına gelen bir savunma sistemini çalışmaktaydılar. Bugünkü modern Karatenin
kökeni Okinawalıların yüzyıllar içinde Çin dövüş sanatlarının etkisiyle de
şekillenen Te formuna dayanmaktadır. Okinawa adasında Karatenin bu ilk
formlarının nasıl ortaya çıktığı konusunda hiçbir bilgi olmamakla birlikte
adaya gelen gezgin Şaolin keşişleri ya da Şaolin manastırlarında eğitim görmüş
Okinawalılar tarafından getirilmiş olabileceği bir ihtimaldir. Elbette Te'nin
Okinawa insanının birikimlerinden ortaya çıkmış olması da bir ihtimaldir. 1300'lü
yıllarda Çin Tang Hanedanlığı döneminde Okinawa Çin'in bir uydusu haline
gelmişti. İşte bu tarihlerdedir ki Çin kültürü yoğun olarak etkisini göstermeye
başladı. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Çin'den ticaret için gelen gemiler
Okinawa'nın liman kentlerine sadece mallarını değil, kültürlerini de taşıyordu.
Çinli gemiciler ve tüccarlarla adaya taşınan Çin Kemposunun adada çalışılan ile
Te etkileşimi ile ortaya melez bir sistem çıktı : To-De ya da Karate.
1429 yılında Sho Hashi Okinawa'da hüküm süren üç krallığı birleştirdi.
1477'de halefi Sho Shin Okinawa'daki feodalizmi yıkarak bütün derebeylerini
başkent Shuri'ye topladı ve askeri güçler haricindeki herkesin kör bıçaklar da
dahil olmak üzere silah taşımasını yasakladı. Bu yasaklama kutsal amaçlar
taşıyordu. Sho Shin insanların sanat ve felsefe uğraşmalarını istiyordu. Fakat
bu, silah olarak sadece çıplak el ve ayakların kullanıldığı Te'nin gelişimini
hızlandırdı.
17. yüzyılda Ryu Kyu Krallığı, Japon Satsuma Kabilesi tarafından istila
edildi. Bu Ryu Kyu Krallığının sonuydu ve Okinawa Adaları bir daha asla
bağımsızlığını kazanamadı. Okinawalı Samuraiların silahlarına el konuldu ve
silah edinmek, kullanmak ve taşımak yasaklandı. 1609 yılında gelen bu yasak daha
geniş kapsamlıydı ve dövüş sanatları çalışılmasını da yasaklamıştı.
Korsanlardan ve saldırganlardan korunma ihtiyacıyla yüzyüze gelen ve
çıplak ellerinden başka silahları kalmayan samurailar Te çalışmalarına ağırlık
verdiler. 300 yıldan fazla süren yasaklama döneminde Karate asil sınıfınca
büyük bir gizlilikle ve sadece anlatım yoluyla çalışıldı. Ustalar genelde aile
fertlerinin ya da akrabaların oluşturduğu küçük gruplara öğretiyordu ve yazılı
hiçbir kayıt tutulmuyordu. Çoğu Okinawalı Karatenin nerede ve nasıl
öğretildiğinden habersizdi. Silahların yasak olması Karatenin dejenere bir
sanat olmasını ya da sadece basit bir bedensel egzersiz formuna dönüşmesini
önleyerek; uygulamada pratik ve etkili olmasını sağlamıştır. Bu ikinci yasağın
Karatenin gelişimini asıl etkileyen dönem olduğu sanılmaktadır. Okinawalılar
günlük işlerinde, tarımda, avda kullanılan bo (sopa), kama (orak), surujin (bir
ucuna ağırlık bağlı av için kullanılan ip ya da zincir - bolo), tonfa (kenarı
tutamaklı kısa sopa), kuwa (çapa) gibi aletlerin ölümcül bir silah kullanıldığı
Kobudo sanatını da yine bu devrede geliştirmiş olmalılar.
Karate çalışmaları Okinawa'nın üç şehrinde farklı şekilde gelişmiştir. Bu
şehirlerdeki Te çalışmaları zamanla birbirlerinden oldukça farklılaşmış ve
Shuri-Te, Naha-Te, Tomari-Te şeklinde şehirlerin adıyla anılmaya başlanmıştır.
Günümüzün modern Karate stilleri, bu şehirlerin başlı başına birer ekol haline
gelen Karate çalışmalarındaki farklılıkları yansıtmaktadırlar. Peki, aralarında
sadece birkaç kilometre mesafe olan bu üç şehrin Karatelerini birbirlerinden
farklılaştıran sebep nedir? Bu tamamen şehirlerin farklı toplumsal yapıları ve
Çin’in ağırlıklı olarak etkileşim içinde bulundukları bölgelerine bağlıdır.
Zamanla Okinawa
Karate’si iki ana gruba ayrılmıştır: Shuri-Te ve Tomari-Te’nin
karakteristiklerini yansıtan Shorin-Ryu ve Naha kentinden çıkan Shorei-Ryu.
Shorin, Şaolin’in Okinawa dilinde okunuşudur. Shorei ise aynı kelimenin kırsal
kesimlerde telaffuz edilen halidir ve her ikisi de ‘Yeni Orman’ anlamına gelir.
Bu isimler bile Okinawa Karatesinin Çin orijinli dövüş sanatlarından ne kadar
etkilendiğini göstermektedir.
Gizli Kalmış Bir İnsanlık
Mirasının Ortaya Çıkışı
Satsuma işgali 1875 yılında sona erdi, Japonya Okinawa'yı bir eyaleti
olarak tanıdı ve dövüş sanatları çalışmalarındaki gizlilik ortadan kalktı. 1902
yılında bir Shuri-Te ustası olan Yasutsune Itosu Okinawa halkına ilk Karate
gösterisini yaptı. Sonraları Usta Itosu’nun çabalarıyla Karate Okinawa’da
ilkokullara beden eğitimi dersi olarak girmiştir.
Okinawa sanatını tanıtmak üzere Japonya’ya giden Gichin Funakoshi, 1917
yılında Kyoto’daki Butoku-den’de bir Karate gösterisi yaptı. Bu ve takip eden
gösteriler, Karate ilk defa Okinawa’nın dışına tanıtıldığından Karate tarihindeki
en önemli olaylardır ve pekçok Japon’u etkiledi. 1921’de Funakoshi, Prens
Hirohito’ya bir ziyareti sırasında Shuri Kalesinde bir Karate gösterisi yaptı.
Bu Okinawa sanatında oldukça etkilenen Prens raporunda bundan bahsetmiştir.
1922 yılında Judo’nun
kurucusu Dr. Jigoro Kano, Funakoshi’yi meşhur Kodokan dojosunda bir gösteri
yapmaya davet etti ve Karate öğretmek üzere Japonya’ya yerleşmesini istedi.
1921’de Choki Motobu, 1929’da Kenwa Mabuni ve daha birçok Okinawalı Karate
ustası Japonya’ya göç ederek sanatları buraya taşımışlardır. Okinawalı ustalar
hiçbir zaman sanatlarının bazı kurallar altında sportif müsabakalarda
kullanılacağını düşünmemişlerdir.
Kaynak: http://sampiyonkarateihtisas.sitemynet.com/spor/id3.htm
Orijinal Shotokan Dojosu